Antalya’nın 18 km. doğusunda, Aksu İlçesi sınırlarında kalan Perge, Roma kentleri içinde planlamaya dayalı kent modeli ve yapılanma karakteri ile yalnızca Pamphylia Bölgesi’nin değil tüm Anadolu’nun en düzenli kentlerindendir. Perge’nin Hellenistik Dönem kent kapısının avlusunda 1953 yılında yapılan kazılarda ele geçirilen, MS 120-121 yılına tarihlendirilen ve eski bir geleneğe dayanan yazıtlarından, Perge’nin de içinde bulunduğu Pamphylia Bölgesi’ne Akhalar’ın geldiği bilinmektedir.
Antalya’nın 18 km. doğusunda, Aksu İlçesi sınırlarında kalan Perge, Roma kentleri içinde planlamaya dayalı kent modeli ve yapılanma karakteri ile yalnızca Pamphylia Bölgesi’nin değil tüm Anadolu’nun en düzenli kentlerindendir. Perge’nin Hellenistik Dönem kent kapısının avlusunda 1953 yılında yapılan kazılarda ele geçirilen, MS 120-121 yılına tarihlendirilen ve eski bir geleneğe dayanan yazıtlarından, Perge’nin de içinde bulunduğu Pamphylia Bölgesi’ne Akhalar’ın geldiği bilinmektedir. Perge’nin kolonizasyonu ile yakından ilgili olan bu yazıtlar yedi tanedir ve oval avluyu çeviren duvardaki iki katlı nişlerden olasılıkla üsttekilerin içine yerleştirilmiş heykellerin kaidelerine yazılmıştır. Heykeller günümüze değin ulaşamamış olmasına rağmen kaideleri oldukça sağlam durumdadır. Bu yazıtlardan kentin efsanevi kurucuları olarak geçen kahramanlar arasında Riksos, Labos, Kalkhas, Makhaon, Leonteus, Mimyas ve Maphos adları okunmaktadır. Sözü edilen yazıtlardaki ktisteslerin kökeni incelendiğinde ve filolojik araştırmalar da göz önünde bulundurulduğuna Perge’de MÖ 12. yüzyılda Akha kolonizasyonu olduğu sonucuna varılmaktadır. Troia savaşlarından sonra kimi Yunanlı kahramanların anavatana dönüş için Batı Anadolu kıyılarını izleyerek güney yolunu seçtikleri bilinmektedir. Bunlar arasında Kalkhas, Leonteus, Amphilokhos, Polypoties ve Podaleirios da bulunmaktadır. Böylece Perge’nin yedi kahraman kurucusundan beşinin Troia savaşlarından sonra Güney Anadolu’da şehirler kurmuş olan kişilerden olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte Akropolde yapılan araştırmalar ışığında tarihöncesi geçmişi Geç Kalkolitik Çağ’a (MÖ 5. bin yıl) kadar geriye giden, MÖ 3. bin yılda Batı Anadolu Erken Tunç Çağı seramik repertuarına bağlı kalan Perge’nin prehistorik çağlardan beri iskâna alındığı saptanmıştır. Diğer taraftan, 1986 yılında Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşaş (Boğazköy/Çorum) kazılarında bulunan tunç levha üzerine Hititçe olarak kazınan çivi yazılı metinlerden kentle ilgili fevkalade önemli bilgilere ulaşılmıştır. Hitit Kralı 4. Tuthalia (MÖ 1265-1215) ile Vasal Kral Kurunta arasında yapılan, resmi bir anlaşma metnini içeren bu belgeden Perge’nin Hitit İmparatorluğu Dönemi’nde önemli bir yer tuttuğu anlaşılmaktadır. Anılan levhada “Parha kentinin sahip olduğu bölgeyi Kastarja Nehri sınırlar. Ve eğer Hatti Kralı ona alan çizerse ve Parha Kenti’ni silah zoru ile egemenliğine alırsa kent, Tarhuntassa Kralı’na bağlanacaktır” ifadeleri geçmektedir ki; Parha kelimesi Perge; Kastarja Nehri ise Kestros Nehri ile bütünleştirilmiştir. Günümüze değin Perge Antik Kenti’nde sürdürülen kazılar ve araştırmalar bu kentin farklı dönemlerde birbirinden bağımsız olarak parlak zamanlar geçirdiğini ortaya koymuştur.

Bahse konu dönemlerden ilki muhteşem kuleleriyle temsil edilen Hellenistik Dönem (MÖ 3. – 2. yüzyıl) Pergesi’dir. MÖ 333’de Büyük İskender’in bölgeyi zaptı sırasında Pergelilerin hiç direnme göstermeden İskender’in kuvvetlerini konuk etmeleri, şehri koruyan surların olmamasına bağlanmaktadır. Ardılı olan Roma Dönemi’nde ise “Roma Barışı” olarak bilinen Pax Romana’nın sağladığı uzun soluklu barış ve zenginlik ortamının nimetlerinden fazlasıyla istifade eden Perge, bugün çoğu ayakta duran tiyatro, stadyum, agora, anıtsal çeşmeler ve hamamlar gibi pek çok kamu yapısına sahip olmuştur. Perge’nin tarih sahnesindeki son altın çağı, yeni döneme damgasını vuran ve Hristiyanlığın etkisiyle gelişen dönemdir. MS 5. ve 6. yüzyıllara rastlayan devirde kent, kilise teşkilatı içinde bir metropolitlik merkezi olmuş, şehirde anıtsal bazilikalar inşa edilmiştir.
Bergama’dan başlayıp Side’de sona eren antik yol güzergâhında yer alan Perge, gelişimini Aksu (Kestros) Çayı’na borçludur. Bugün ulaşıma uygun olmayan çay, eski dönemlerde toprağı verimli kılmasından başka, kente ulaşımı sağlaması bakımından da önemli bir rol oynamıştır. Havari Paulos ve arkadaşlarının Güney Kıbrıs’taki Baf Limanı’ndan yelken açıp Perge’ye ulaştıkları bilinmektedir. Bunun da ancak Kestros aracılığıyla olabileceğinden şüphe yoktur. Şehrin nehirle olan bu bütünleşmesi sikkeler, kabartmalar ve Akropolisin güney eteğinde bulunan anıtsal çeşmede bugün de görülebilen Nehir Tanrısı Kestros heykelinden de anlaşılmaktadır.
Kentin tarihine geçmiş şahsiyetleri arasında; astronomide, geometride ve matematikte ünlü “Pergeli Apollonius”ön sırayı alır. Diğer bir ünlü isim MS. 2. yüzyılda yaşamış Filozof Varus’tur. Perge’de birçok tanrının ve tanrıçanın tapım görmesine rağmen bunların içinde Artemis’in özel bir yeri bulunmaktadır. Kökü çok eski devirlere dayanan ve önceleri yerli dilde Wanessa-Preiia (Perge Kraliçesi) olarak geçen Artemis, kentin baş tanrıçasıdır. Şehirde Artemis Pergaia olarak anılan tanrıçanın kültü komşu şehirlerde ve hatta deniz aşırı ülkelerde de yayılıp tapım görmüştür. Antik Dönem yazarlarının kentin dışında, yüksekçe bir tepenin üzerinde bulunduğunu aktardığı; büyüklük, güzellik ve yapı bakımından muhteşem olarak nitelendirdikleri Artemis Tapınağı’nın yeri ise hala saptanamamıştır.
2009 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’ne kaydedilen Perge Antik Kenti’nde 1946 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından sürdürülen kazılar 2012 yılından bu yana TC Kültür ve Turizm Bakanlığı adına Antalya Müzesi Müdürlüğünce gerçekleştirilmektedir.
Stadyum
Kent surları dışında yer alan Perge Tiyatrosu’na komşu durumdaki stadyum, Antik Dönem’den günümüze kalmış en iyi stadyumlardandır. Düz zemin üzerinde, tonozlarla desteklenerek yörenin doğal taşı olan düzgün kesilmiş kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş olan yapı, kuzey-güney doğrultusundadır. Kuzeye bakan sphendone kısmı apsisli olan yapının güney bölümü açıktır. Orta kısmında curvaturası görünen Stadyumun toplam uzunluğu 234.00 metredir. Yaklaşık 34.00 m. genişliğindeki koşu alanı daha geç bir dönemde inşa edilmiş olan bir duvarla birbirinden ayrılmıştır. Arena kısmına biri kuzey, ikisi doğu, ikisi batıda olmak üzere 5 kapı açılmaktadır. Yine Arena kısmında 22 basamaklı 8 dikey merdiven bulunmaktadır.

Yapı, her iki uzun kenarda otuzar, kapalı kısa kenarda ise 10 adet olmak üzere 70 kemer sübstrüksiyon üzerine oturtulmuş 11 oturma sırasından meydana gelmektedir. Oturma basamaklarının yüksekliği 0.436 metre genişliği ise 0.630 metredir. En üst kademe 3.70 m. genişliğindeki gezi alanı üzerinde arkalıklı sıralardan oluşmuştur.
Yapının doğusundaki, batısındaki ve kuzeyindeki tonozlar dışarıya bakmaktadır. Yaklaşık olarak 5.70 m. genişliğinde ve 9.84 m. derinliğindeki bu sabit düzenlemelerin ekonomik üretime ve ticari faaliyetlere dönük atölye ya da dükkân olarak kullanıldıkları düşünülmektedir.

MS 1. yüzyılın ikinci yarısında yapımına başlanıldığı düşünülen yapı, yaklaşık 12.000 kişiliktir.
Roma Kapısı
Şehir surlarının inşası sırasında pek çok tali kapı yapılan Perge’de; batıda, doğuda ve güneyde olmak üzere üç ana kent kapısı bulunmaktadır. Günümüzde Aşağı Kent’te yer alan bu üç kapıdan ikisi Hellenistik Dönem’den ve Roma Dönemi’nden kalmıştır. Yaklaşık 72.00 metre uzunluğundaki Septimius Severus Meydanı sözü edilen bu kapıların arasındadır. MS 2. yüzyılın sonunda ya da 3. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülen Roma Kapısı olarak adlandırılan Kapı, kentin etkileyici anıtlardandır.

Roma Dönemi’nde inşa edilen ve tüm kenti çevreleyen devasa savunma sisteminin parçası konumundaki Roma Kapısı yaklaşık olarak 24.00 m. uzunluğundadır. Korunabilen yüksekliği 10.00 metreyi bulan kapının meydana bakan kuzey cephesinde beş niş düzenlemesi bulunmaktadır. Sözü edilen nişlerin araları dikdörtgen biçiminde daha küçük boyuttaki nişlerle hareketlendirilmiştir. Kapının orta aksında yer alan niş, günümüzde halen büyük kent meydanına geçiş için kullanılmaktadır. Kuzey cephesi kentin görkemini ve prestijini vurgulayan fevkalade güzellikteki tonozlarla, mimari süsleme elemanlarıyla ve heykellerle donatılan kapı, daha güneyde, kentin girişinde, birbirine bakışımlı konumlandırılmış iki kule ile bağımsız olarak desteklenmiştir.

Diğer taraftan; kapının kuzeye bakan iç yüzü, MS 3. yüzyılda eklenen mermerden yapılmış Suriye tipindeki alınlık ile anıtsallık kazanmıştır.

Septimius Severus Çeşmesi
İmparatorluk Dönemi’nde kentin artan su ihtiyacını karşılamak amacıyla Perge’de su ile ilintili pek çok yapı inşa edilmiştir. Bu yapılardan biri de Severuslar Dönemi’nde Güney Hamamı’nın doğusuna eklenen bu görkemli yapıdır. Perge’nin güzide anıtları arasında yer alan çeşme adını, burada bulunmuş olan İmparator Septimius Severus’un heykelinden almaktadır.

İki katlı olarak tasarlanmış yapıda Avcı Artemis Heykeli’nin bulunduğu niş üzerindeki yazıtta çeşmenin “Artemis Pergaia’ya, İmparator Septimius Severus’a, onun oğulları Marcus Aurelius Antoninus’a (Caracalla) ve Geta’ya, ayrıca İmparatoriçe Julia Domna’ya ve Perge Kenti’ne” ithaf edildiği yazmaktadır.
Yapının cephesi parapetlerden oluşan yarım daire biçimindeki kurnalarla desteklenmiştir. Çeşmenin hemen güneyinde bulunan daha önceki bir tarihte yapıldığı düşünülen beşik kemerle örtülü niş, çeşmenin inşası sırasında kompleksin içine alınmıştır.

Yapının cephesinde, köşelerinde triton bulunan, iç kısımlarda Helios ve Selene, ortada sol baştan Hermes, Kharitler (Üç Güzeller), avcı formunda betimlenmiş Artemiş, Artemis Pergaia, Aphrodite ve Eros betimli kesik alınlık Antalya Müzesinde sergilenmektedir.
Hellenistik Kent Kapısı ve Kuleleri
Septimius Severus Meydam’nın kuzeyinde yer alan ve kireçtaşından inşa edilmiş olan Hellenistik Dönem Kent Kapısı, kentin en eski ve etkileyici yapılarındandır. MÖ 3. yüzyıla tarihlendirilen yapı simetrik olarak dizayn edilmiş iki oval kuleyle ve tonozlarla desteklenmiştir. Arka kapı, planda, kulelere bitişik nizamda yapılmış 23.00 x 30.00 m. boyutundaki at nalı (U) biçimindeki avlunun her iki kenarı duvarlarla yükseltilmiştir.

Orijinal yüksekliğinde korunmuş olan ve üç katlı olarak tasarlanmış oval kuleler, Hellenistik Dönem boyunca şehir savunmasına önemli rol oynamıştır. Bununla birlikte Roma Dönemi’nde yapıya bazı eklentiler ilave edilmiş, iki kule arasına süslü ve kemerli bir kapı inşa edilmiştir. Paye başlıklarıyla süslenmiş kapının üst kısmında triglif ve metop düzenlemesinden oluşan arşitrav konulmuştur.


Kulelerin arasında inşa edilmiş bu yeni kapının yanı sıra, anılan kulelerin her iki yanında görülen ve avluyu sınırlandıran 1 duvarlar da, sonradan eklenmiş düzenlemelerdendir. Bu duvarlarda alt ve üst kısımda toplam 28 niş bulunmaktadır. Sözü edilen nişlerde saptanan yazıtlı heykel kaideleri, avlunun siyasi propaganda amaçlı olarak kullanıldığını desteklemektedir. Yazıtların üzerinde Perge’nin efsanevi kurucuları ile kentin gelişmesine maddi olarak destek vermiş soyluların adları yazılmıştır.
Güney Hamamı
Kentin iki büyük hamamından biri olan Güney Hamamı’nın kazıları 1978-1985 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Herhangi bir simetrik plana bağlı kalmaksızın birbirine bitişik nizamda kuzeydoğu-güneybatı uzantısında tasarlanmış olan bu hamam apodyterium, frigidarium, tepidarium ve caldarium olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır. Pamphylia Bölgesi’ndeki diğer Roma Dönemi hamamlarında gözlemlendiği üzere yan yana sıralanmış mekanlardan oluşan Güney Hamamı’na gelen ziyaretçiler ilk olarak soyunma odası işlevi gören, duvarlarında raflar bulunan apodyteriumu gezmektedir. Genelde dikdörtgen plan arz eden bu apodyteriumlartaştan ya da ahşaptan oturma sıralarına sahiptirler. Bu ünitenin yanında olasılıkla palaestrada yapılan idmanlar sonrasında temizlenme yeri olarak kullanılan yüzme havuzuna yani, natatioya geçilmektedir. Anılan mekânın hemen yanında apsidal planlı soğukluk bölümü, frigidarium bulunmaktadır. Bu bölümü sırasıyla ılıklık (tepidarium) ile çökmüş durumdaki ısıtma sisteminin yer aldığı hypokaust ve sıcaklık bölümü (caldarium) izlemektedir.

Doğuda kalan propylondan sonra gençlerin fiziksel aktivitelerini sergiledikleri palaestraya geçilmektedir. Palaestra’nın hemen kuzeyinde, frigidariumdan kemerli bir kapı ile geçilen koridorda bulunan heykel kaidesindeki yazıta istinaden Claudius Peison Galerisi olarak adlandırılan birim gelmektedir.




Farklı yapı evrelerine sahip olan ve MS 1. ve 2. yüzyıllara tarihlendirilen Güney Hamamı’nda yapılan kazılarda, yapının mekânlarının tabanlarının MS 4. yüzyılda mozaiklerle renklendirdiği, duvarların ise mermer plakalarla kaplandığı saptanmıştır. Diğer taraftan, Yunan mitolojisinden tanınan Athena, Aphrodit, Nemesis, Hygieia, Asklepious, Genius gibi karakterlerin yanı sıra “üç güzeller” olarak bilinen heykel grubu ile rahibe heykelleriyle donatılan Güney Hamamı adeta kullanım gördüğü dönemde bir sanat galerisi görünümünde olmalıydı.
Anıtsal Kapı
Roma Dönemi mimarisinde şehrin önde gelen kamu yapılarının girişini süsleyen anıtsal kapılar, ana yapıya geçişi sağlayan estetik düzenlemelerdendir.


Güney Hamamı’nın doğuya bakan cephesini hareketlendirmek amacıyla simetrik olarak tasarlanmış olan bu düzenleme, Severuslar Dönemi’nde Hellenistik Kuleli oval avlunun yapımı sırasında hamama eklenmiştir. Kazısı 1969 yılında tamamlanan bu anıtsal kapı, zeminden iki sıra basamaklı mermer kaplı platform üzerinde inşa edilmiştir. Kare formlu postamentler üzerinde yükselen yivsiz granit sütunlara Korint nizamındaki başlıklar eşlik etmektedir. Yapının üst konstrüksiyonu ise geometrik ve bitkisel dekorasyona haiz kabartmalardan oluşan mimari elemanlarla hareketlendirilmiştir. Gerek yazıtlar gerekse yapının mimari üslubu dikkate alındığında anıtsal kapının Septimius Severus Dönemi’ne (MS 197-211) tarihlendirilmektedir.
Pazar Yeri (Agora)
Perge Agorası, planlamaya dayalı kent modeli ve yapılanma karakteri ile Anadolu Roması’nın en düzenli yerleşimlerinden birine referans sunmaktadır. Hellenistik Dönem giriş kapısının doğusunda yer alan Agora, geniş bir stoa ile çevrelenmiştir. Bunun etrafında sütunlu galerilerle çevrili kaldırım kısmı bulunur. Zemin kısmı süslü taban mozaikleriyle kaplı olan galerilerin arkasında dükkânlar vardır. Anadolu’daki türdeşlerinden farklı olarak Perge Agorası’nda dükkânların kapıları alternatifli şekilde içe ve dışa açılacak şekilde düzenlenmiştir. Yapının dört bir portikosunun merkezinde giriş bölümleri yer almaktadır. Bunlardan batı tarafta kalan açıklık, esas giriş mekânı olarak kullanılmıştır. Alanın doğal eğimi göz önünde bulundurulduğunda güneyde kalan mekânların iki katlı olduğunu söylemek mümkündür.


Önceleri Agora olarak tanımlanan yapı, aynı zamanda etin ve balığın yanı sıra, parfüm gibi lüks ürünlerin de satılmış olması nedeniyle sonradan Macellum olarak adlandırılmıştır.


Boyutları bakımından Türkiye’nin ikinci büyük Agorası olan mekân, iç içe geçmiş üç kareden oluşmaktadır. Yaklaşık 51.00 x 51.00 m. ölçülerindeki iç kısım, sıkıştırılmış topraktandır. Yapının ortasında yer alan dairesel planlı tholos, Side’de gözlemlendiği üzere bir tapınak öncülüne sahip olabilir. Ancak Doğu Roma (Bizans) Dönemi’nde tholosun podyumu içine duvar örülerek ayazma olarak kullanıldığı da düşünülmektedir.
Hadrianus Takı
Perge’nin ana arteri konumundaki Sütunlu Ana Cadde’nin başlangıç noktasında, oval plan veren Hellenistik Dönem Kuleleri’nin hemen kuzeyinde yer alan tak, üç kemerden oluşmakta olup iki katlıdır. Tak, adından anlaşılacağı gibi İmparator Hadrianus Dönemi’nde (MS 117-138) “Kentin kızı, Artemis Rahibesi, demiorgos, yaşam boyu Tanrıların Anası’nın Rahibesi, dindar ve yurtsever” unvanlarını taşıyan Plancia Magna tarafından yaptırılmıştır.

Perge’deki pek çok yapıda gözlemlendiği üzere bir podyum üzerinde yükselen yapıdan günümüze yalnızca dört pylon ulaşabilmiştir. Takın ikinci katı üzerinde yer alması beklenen orta kemerinde ki yazıttan “Plancia Magna’nın takı, vatana ithaf ettiği” anlaşılmaktadır.

Tak üzerinde yer alan Yunanca ve Latince yazıtlardan; yapının inşa edildiği dönemde fevkalade güzellikteki heykellerle donatıldığı anlaşılmaktadır. Sözü edilen yazıtlara göre Artemis Pergaia, Tykhe, Diva Matidia gibi tanrılar ailesine mensup karakterlerle Dtvus Augustus, Divus Nero, Divus Trainus, Hadrianus gibi imparatorlarla Mariaina, Plotina ve Sabina gibi imparator eşlerinin yontuları tak üzerindeki yerlerini almışlardır. Böylelikle tak, estetik güzelliğinin yanı sıra Hadrianus ve ailesiyle, damnatio memoriaeye uğramamış Roma İmparatorları’nın da heykellerine ev sahipliği yaparak politik amaçlara da hizmet etmiştir.
Sütunlu Ana Cadde
Perge’de Aşağı Kent’in ana caddelerini kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda, kuzeyde birbirini keserek kavşak oluşturacak biçimde, kenti dörde ayıran iki sütunlu cadde bulunmaktadır. Bunlardan kentin ana arteri konumundaki kuzey-güney aksında uzanan Sütunlu Ana Cadde, güneydeki Hadrianus Dönemi Takı ile kuzeyde, Akropolün yamacındaki Kestros Çeşmesi (F3) arasında yaklaşık 480 metre boyunca uzanır. Düz bir hat halinde devam etmeyen Cadde, dört hafif kırılma göstermektedir. Bu aks değişikliğinin nedeni, caddenin inşasından önce geçeceği yerler üzerinde bulunan önemli kamu yapılarının varlığına ve önceden var olan bir “Hellenistik Dönem” caddesinin mevcudiyetine bağlanmaktadır. Bununla birlikte cadde güneye doğru henüz kazılmamış alana doğru devam etmektedir.

Yaklaşık olarak 22 metre genişliğindeki cadde, yaya ve araba trafiğine uygundur. Nitekim Cadde’nin tamamen sarımsı kireçtaşı levhalarla kaplı tabanında tekerlek izleri seçilebilmektedir. Cadde’nin batısında 6.50 m., doğusunda ise 5.50 m. genişliğinde portikolar bulunmaktadır. Portikoların tabanı çok renkli kireçtaşından mermerden ve pişmiş topraktan tesserealara ile geometrik desenli mozaikli döşemlere sahiptir. Portikoların gerisinde ise ortalama 5.00 m. derinliğinde dükkanlar sıralanmaktadır Sütunların kaideleri istisnasız Attik-lon tipinde olup, hepsi Prokonnesos mermerinden işlemiştir. Sütun kaidelerinin oturduğu postamentler ise kireçtaşındandır. Postamentler çoğunlukla kare-dikdörtgen olmakla beraber, sekizgen örnekler de görülmekledir. Portikoların arkasındaki dükkanlar ortalama 5.00 m. derinliğe sahiptirler. Bunların 2.50 m. yüksekliğindeki profilli söveleri ve 0.50 m. kalınlığındaki lentoları ile 3.00 m. yüksekliğinde girişleri vardır. Kuzeyden güneye doğru alçalan bir kotla devam eden caddenin ortasından, belki desen özgün özelliği olarak tanımlanabilecek açık bir su kanalı geçer.

Yapıldığı dönemde Akropol eteğindeki Kestros Çeşmesi (F3) üzerindeki Kestros heykelinin altından akan ve çeşmenin havuzunu dolduran su, buradan, havuzla bağlanmış olan kanalın içine, kanal vasıtasıyla da caddenin ortasından kentin güneyine doğru akmaktaydı. Kanal, kavşaktaki bir kesintinin ardından, kavşağın güneyinde devam eden caddenin başından devam etmektedir. Kanal; Hadrianus Takı’nın güneyinde, Tacitus Cadde’sinin başlangıcı hizasında son bulmaktadır. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalar sözü edilen su kanalının güneyde Roma Kapısı’nın dışında da varolduğu bilenen Sütunlu Ana Cadde’ye paralel olarak devam ettiğini ortaya koymuştur. Dışı profilli kireçtaşından yapılmış kanal, 2.00 m. genişliğinde olup, derinliği 0.78 ile 1.20 m. arasında değişmektedir. Kanalın tabanı büyük kireçtaşı levhalarla kaplanmıştır. Bir başka özelliği, içinin yaklaşık her 8.00 m. aralıkla, hemen üst sınırına kadar yükselen kireçtaşı bloklarla kompartımanlara ayrılmış olmasıdır. Bunun işlevinin, suyun debisini azaltıp, üstteki pisliğin dibe çökmesini sağlayarak akan suyun her daim temiz kalmasını sağlamaya yönelik olduğu öngörülmektedir. Tam ortasından geçtiği caddeyi iki kısma ayıran kanalın üzerinde, yayalar için karşı tarafa geçişi sağlamak amacıyla dar köprüler yerleştirilmiştir. Bunlar planlı bir şekilde caddeyi dik kesen ara sokaklara karşılık gelecek şekilde yapılmışlardır. Kanalın tam altından kentin ana atık su kanalının da geçtiği saptanmıştır. Bu iki yapı arasında uzanan caddenin de, kentte MS. 2. yüzyılın ilk yarısında görülen yoğun inşa faaliyetlerine bağlı olarak, başındaki ve sonundaki anıtsal yapılarla birlikte planlandığı, bir başka deyişle yapımına Hadrianus Dönemi’nde başlandığı düşünülmektedir.
Yorum yapın