Olympos’un ilk kuruluş yıllan Yunanca adına dayanarak Anadolu’nun Hellenleşme dönemine rastlar. Olasılıkla yakınında yer alan Phaselis gibi Olympos da bir Dor koloni kenti olmalıdır. M.Ö. 188 yılında Likya kentleri, kendi birlikleri adına Roma’ya elçi göndermeleri sonucu Roma tarafından tanınan resmi bir birlik kurmuşlardır. Olympos tarihine ilişkin en erken tarihli yazılı kanıtlar da Likya birlik sikkeleriyle sağlanmaktadır. Kentin Helenistik dönemdeki varlığına ilişkin arkeolojik veriler ise M.Ö. 300 yılı civarına tarihlendirilen sur duvarı ve doğu nekropolde tespit edilen bir mezar anıtıdır. Olympos, Likya Birliğinde üç oy hakkına sahip 6 önemli kentten biridir.
Olympos’un ilk kuruluş yıllan Yunanca adına dayanarak Anadolu’nun Hellenleşme dönemine rastlar. Olasılıkla yakınında yer alan Phaselis gibi Olympos da bir Dor koloni kenti olmalıdır. M.Ö. 188 yılında Likya kentleri, kendi birlikleri adına Roma’ya elçi göndermeleri sonucu Roma tarafından tanınan resmi bir birlik kurmuşlardır. Olympos tarihine ilişkin en erken tarihli yazılı kanıtlar da Likya birlik sikkeleriyle sağlanmaktadır. Kentin Helenistik dönemdeki varlığına ilişkin arkeolojik veriler ise M.Ö. 300 yılı civarına tarihlendirilen sur duvarı ve doğu nekropolde tespit edilen bir mezar anıtıdır. Olympos, Likya Birliğinde üç oy hakkına sahip 6 önemli kentten biridir. M.Ö. 2. yüzyıldan 1. yüzyıla geçiş döneminde ise Olympos’un birlik sikkeleri sona erer. Bu dönem kente hâkim olan ve “Korsan” olarak tanınan Zeniketes’in egemenliği dönemine rastlamaktadır. Zeniketes, yaklaşık olarak M.Ö. 104-77 yıllan arasında Olympos ve Phaselis’le beraber Gelidonya körfezi ile Antalya’nın batı sahilleri arasındaki bölgede hâkimiyet kurmuştur. M.Ö. 77 yılında ise kent bütünüyle Roma hâkimiyetine girer. Kentin Roma döneminde önemli konum aldığı bu dönemdeki yoğun kentleşme faaliyetleriyle anlaşılır.
M.S. 3. yüzyıl sonlarında karşımıza çıkan ve Olympos’lu olduğu bilinen Methodius Likya Bölgesi’nin ilk piskoposu ve önemli bir kutsal kişidir. Hıristiyanlık aleyhine yazılan eserlere cevaben yazdığı eserleri erken dönemde Hıristiyanlığın kurumlaşması çabalarında önemlidir. Methodius olasılıkla M.S. 312 yılında idam edilmiştir. M.S. 5.-6. yüzyıl konsil kayıtlarında diğer Piskoposları kayıtlara geçen Olympos kenti M.S. 7.-9. yüzyıl Piskoposluk listelerinde de Myra (Demre) Metropolitliğine bağlı bir merkez olarak anılır.

Olympos kentinin tarihsel süreç içerisinde göstermiş olduğu gelişimin, Likya Bölgesi’nin geneliyle örtüştüğü anlaşılmaktadır. Likya Bölgesi’nin genelinde olduğu gibi Olympos kenti de M.S.5.-6. yüzyıllarda refah düzeyi en yüksek dönemini yaşamış olmalıdır. Kent içerisinde tespit edilen mimari dokuya ait nitelikler de M.S.5.-6. yüzyıllarda yoğun bir inşa faaliyetinin gerçekleştiğini göstermektedir. M.S.6.yüzyıl sonrası için Olympos hakkında, özellikle M.S.7.yüzyılda Akdeniz’de etkili olan Arap akınları nedeniyle kent hakkında bu döneme dair bilgilerimiz sınırlıdır. M.S.6. yüzyılın ortalarından itibaren tüm bölgede görülen savaş, deprem, veba gibi felaketler; kent açısından da kaçınılmaz bir şekilde ekonomik ve demografik yapıyı olumsuz yönde etkilemiş olmalıdır.
15.yüzyıl’da Osmanlı egemenliği altına giren kentte, yerleşim olmayışı dikkati çeken bir unsurdur. 18. ve 19. yüzyıllar ile 20. yüzyıl başlarında kentin Yörükler tarafından kışlak olarak kullanıldığı yerel halk tarafından aktarılmaktadır.
Kuzey Nekropol
Kuzey Nekropol, Akçay (Olympos Çayı) ile ikiye bölünen kentin kuzeyinde yer alır. Bu bölgede yaklaşık 113 mezar tespit edilmiştir. Güney Nekropoldeki mezarlar genellikle bitişik yapılmışken burada mezarlar arasında mesafeler bırakılmış ve belli bir aksa göre konumlandırılmaya önem verilmemiştir. Kanallar ve mozaikli yapının yer aldığı bölümde ise, Olymposlu Lykiarkh Marcus Aurelius Arkhepolis’in anıtsal mezarı ve Antimakhos’un lâhdi yer almaktadır.

Lykia tipi lâhdin etrafı Bizans dönemine ait yapılarla kuşatılmıştır. Bizans döneminde kentte, Nekropol içinde kiliselerin bulunması, geç dönemlerde de Roma mezarlarının kullanıldığını düşündürmektedir. Kuzey nekropolde M.S. 1. yüzyıldan itibaren gömü yapılmış ve M.S. 3 yüzyıl içinde de devam etmiştir. Olasılıkla Bizans döneminde de bu mezarlar yeniden kullanılmıştır.
Nekropol Kilisesi
Nekropol Kilisesi olarak adlandırdığımız yapı, Olympos antik kentin kuzey batısında, kuzey nekropol girişinin güneyinde yer almaktadır. Dere yatağının kenarında yer alan kiliseden günümüze yalnızca kuzey nefi ve yapıya kuzeyden bitişik olan ek mekânı ulaşmıştır. Yapının, 1969 yılında gerçekleşen sel sonucu orta nef, apsis ve güney nefi yıkılmıştır. Dolayısıyla kilisenin apsisi, naosu ve güney nefine dair herhangi bir mimari iz yoktur.

Mimari veri ve kazı buluntularına göre 6. yy.’a tarihleyebileceğimiz yapının, özgün durumunda üç nefli, yan nefleri üzerinde galeri katlarının bulunduğu, apsisin doğudan bir duvarla çevrelendiği ve batısında iki bölümlü atriumu olan, sütunlu bir bazilika olduğu söylenebilir. Yapının kuzeyindeki ek bölüm için kesin bir işlev önerisi getirilmemekle birlikte, kilisenin inşasından sonra yapılmış olduğu düşünülmektedir. Yapı, kentin batısında, kuzey ve güney nekropol alanlarının ortasındaki konumundan dolayı, Olympos’un nekropol kilisesi olduğu varsayılmaktadır.

Giriş Kompleksi
Kuzey kentin doğu-batı doğrultusunda uzanan ana caddesi üzerinde ve bu caddeyi başlangıç noktasında kuzeyde sınırlayan Giriş Kompleksi, birbiri ile organik ilişkisi bulunan 11 odadan oluşmaktadır. Bu 11 odalı zemin üzerinde bir kat daha bulunduğu, yapının bazı kısımlarındaki duvar yükseklikleri, kat izleri ve merdiven basamaklarından anlaşılmaktadır.

Giriş Kompleksi’nin ön plana çıkan en önemli mimari özelliği, kuzey ve güney cephelerinde yer alan kemerli düzenlemelerdir. Kuzeyde ve cadde cephesinde yer alan kemerler, olasılıkla cadde ile bağlantılı olan kuzey giriş koridorunu sınırlamaktadır. Yapının tüm kuzey cephesi boyunca uzanan ve caddeye beş kemer açıklığı ile bağlanan doğu – batı yönelişli giriş koridoru, aynı zamanda da dört kemerli kapı açıklığı ile iç mekânlara bağlanmaktadır. Güneyde izlenen kemerli düzenleme ise yapının güneyinde bulunan avlunun akarsu kenarında seyirlik alanı oluşturmak için düzenlenmiş olmalıdır.

2009 yılında başlanan kazı çalışmalarında elde edilen çeşitli (seramik, maden, cam) tipteki buluntular ve mimarisine yönelik incelemeler yapının MS. 5-6. Yüzyıllarda konut, gıda maddesi üretimi ve ticareti işlevlerinde kullanıldığını göstermiştir. Giriş Kompleksi bu yüzyıllar içerisinde gerçekleştirilen eklemeler ve bölüntülerle ve kullanım farklılıklarıyla özel bir plan tipi sergilemeyen, kompleks bir yapı olarak günümüzde görülen halini almıştır. Antik Olympos’un günlük ve ekonomik yaşantısına ışık tutması açısından önemli bir yapıdır.
Tapınak
Kentin kuzey yakasında yer alan Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait yapı, pronaosuna ait yıkılmış durumdaki mimarı bloklar ve ayakla olan cella ön cephesiyle, kentteki anıtsal mimari örnekleri arasında önemli bir yere sahiptir. Cella kapısının önünde yer alan heykel kaidesindeki yazıta göre MS 2. yüzyıl ikinci yarısına tarihlenir. Yazıttan anlaşıldığı üzere kaide üzerinde İmparator Marcus Aureius’a ithaf edilmiş bir heykel yer almaktadır.

Kuzey-güney yönünde konumlandırılmış tapınağın cellası önünde görülmekle olan, yapının ön cephe düzenlemesine ait yapı elemanları incelendiğinde, prostylos planlı, ion düzeninde olduğu ve cephesinde dört sütun yer aldığı anlaşılmaktadır. Günümüze ayakta ulaşabilmiş cella ön cephesinin dikdörtgen kesme taşlarla pseudo-isodomik teknikte inşa edildiği görülmektedir. Cephede görülen anıtsal kapısı 4.88 m. yüksekliğindedir. Kapı lento ve söveleri incelikle işlenmiştir. Lentosunun köşelerinde yer alan iki adet volütlü konsol dekorasyondaki detayları fark edebilmek adına önemlidir. Doğu sövenin alt bloğu ve batı sövenin lentoyu destekleyen üst kesiminde görülen lotus-palmet dizi, ion kymationu ve inci dizisi bezemelerinin bu bölümler dışında görülmemesi, yapının inşasının tam olarak bitirilememiş olduğunu ortaya koyar.

Piskoposluk Kilisesi ve Vaftizhanesi
Piskoposluk Kilisesi üç nefli, nartheks’li ve transeptli plân tasarımına sahiptir. Transept, Bizans mimarisinde bazilikal plân yansıtan yapılarda nef uzanışının ters yönünde uzanan, apsis önüne yerleştirilmiş dikdörtgen bir bölümdür. 4.-6. yüzyıllarda uygulanan transeptli kiliseler Akdeniz çevresinde çok sayıda örnekle karşımıza çıkar. 6. yüzyıldan sonra ise transeptli kiliselerle karşılaşılmamaktadır.

Kilise, episkopeion içerisindeki en büyük boyutlu yapıdır. Naos’u doğu-batı yönünde (apsis yarım dairesi dâhil) 33.50 m. uzunluğunda, kuzey-güney yönünde 12.20 genişliğindedir. Transept kuzey-güney yönünde 26.60 L m., doğu-batı yönünde 10.90 m. ölçülerindedir. Kilisenin kuzeyinde üç nefli inşa edilmiş vaftizhane bulunur.
Vaftizhane 14.40×12.20 m. ölçülerinde (apsis nişi dâhil) kareye yakın dikdörtgen plânlıdır. Vaftizhanenin batısında 12.20×6.60 ölçülerinde dikdörtgen plânlı bir vestibulum (giriş mekânı) yer alır. Yapı bu ölçüleriyle, Likya Bölgesi’ndeki bilinen örnekler arasında en büyük boyutlu vaftizhanedir. Kilisenin nartheks’inden geçilen vaftizhane doğusundaki ikinci bir kapı ile kiliseye bağlanır. Apsis önünde yer alan vaftiz havuzu haç planlıdır. Kilise ve vaftizhanenin zemin döşemesinde opus-sectile kullanıldığı tespit edilmiştir. Kilisenin güneyinde yer alan üç yapraklı yonca planlı ek yapı olasılıkla rölik şapelidir. Ek yapının duvarlarında mandorla içerisinde haç ve tavus kuşu tasviri tespit edilmiştir.
Kilise ve ek yapılan, mimari özellikleri ve tespit edilen buluntulara göre M.S. S.-6. yüzyıla tarihlenmektedir.
Piskoposluk Sarayı (Episkopeion)
Episkopeion’lar Bizans Dönemi’nde piskoposluk teşkilatının kentlerdeki temsilcileridir. Piskoposlar kentsel düzeyde dini, idari, mali ve hukuki konuların tamamıyla ilgilenmek durumundadır. Buna paralel olarak da piskoposların ikametgâhları ve görev yerleri olan episkopeion’lar, çok düzeyli bu işlevlere cevap verecek şekilde düzenlenmiş mimari tasarımlara sahiptir.

Olympos Episkopeion’u yaklaşık 128×62 m. ölçülerinde dikdörtgen bir plâna sahip kompleks biçimindedir. Bir çevre duvarı ile sınırlandırılmış episkopeion kent içerisindeki en büyük boyutlu yapı durumundadır. Episkopeion’un inşası esnasında Roma Dönemi’ne ait tapınak ve temenos alanı komplekse dâhil edilmiştir.
Dikdörtgen plânlı episkopeion içerisinde transeptli bazilikal plân şemasındaki Piskoposluk Kilisesi merkezi yapı konumundadır. Kilisenin kuzeyinde üç nefli vaftizhane, güneyinde dikdörtgen ve üç yapraklı yonca plânlı ek yapılar yer alır. Kilise, vaftizhane ve ek mekânları kompleksin dini yapılarını oluşturur. Kompleksin batı bölümünde birbirleriyle organik bağlantı içerisinde peristyl (sütunlu avlu) ve triclinium (yemek-toplantı salonu) bulunur. Doğu bölümde ise bir avlu etrafında sıralanmış mekânlardan oluşan piskopos ikametgâhı yer alır. Episkopeion içerisinde büyük boyutlu bu yapıların dışında, iki katlı düzenlenmiş oldukları anlaşılan çok sayıda mekân bulunmaktadır. Bu mekânlar görevli din adamlarının özel yaşam odaları ve idari işlerin yürütüldüğü birimlerdir.
Mimari özellikler ve ele geçen buluntular yapı kompleksinin MS. 5.-6. yüzyıllarda kullanıldığını göstermektedir.
Liman Anıtsal Mezarları
1990 yılında Antalya Müzesi Başkanlığında yürütülen kurtarma kazılan sonucunda. Liman Anıtsal Mezarları adı verilen tonozlu anıt mezarlar ortaya çıkarılmıştır. MS. 2 yüzyıla tarihlenen bu mezarlar M.S. 5. yüzyılda da ikinci kez kullanılmışlardır. Birinci Liman Anıtsal Mezarı, ana kayanın oyulmasıyla elde edilmiş bir oda içinde yüksek bir podyum üzerine konmuş lahitten oluşur. Lahdin güneye bakan ön yüzündeki bir bölüm kırılmıştır Olasılıkla burada tabula ansata içinde yazıt yer almaktaydı Liman Anıtsal Mezarlarının ikincisi de ana kayaya oyularak oluşturulmuş iki katlı mekan içinde yer almaktadır. Yüzyılın başında yapılan araştırmalarda tespit edilen ve yayımlanan, ancak bugün kayıp olan lento üzerinde yer alan yazıt şöyledir
“Euporistos oğlu Aurelius Zosimos, yapısını kendisi, annesi, karısı çocukları, torunları ve dayısı Eudemos için yaptırdı”

Girişin hemen önünde yer alan mozaik kaplı koridordan batıya doğru ilerlenip kuzeye dönüldüğünde, ikinci kata çıkan merdivenlere ulaşılır. Alt katında iki lahit bulunmaktadır. Odanın doğusunda yer alan lahdin kapağının altında dört satırlık Yunanca yazıt yer almaktadır:
“Euporistos oğlu Olympos’lu M[arcus] Aur[elıus] Zosimos, lahti kendim ve karım Aurelius] Arete ve kızımız Aur[elia] Olypias ve oğullanınız Aur[elius] filanca ve Aur[elius] Euporistos ve Çocuklarımdan olacaklar için yaptırdım. Bir başkasına [buraya] gömülme iznim yoktur. Her kim gömüde bulunursa, tanrı Hephaistos’a kutsal ceza olarak 1000 denarius ödeyecek, (cürümü) ihbar eden ise üçte bir pay alacaktır”.
Kaptan Eudemos’un lahdi olarak adlandırılan lahit, girişin hemen karşısında ve kuzey duvara yakın konumlanmıştır. Bu lahdin üzerinde bir gemi kabartması yer almaktadır. Yelkensiz, direksiz ve küreksiz olan geminin kıç bordosu üzerinde bir Aphrodite kabartması yer almaktadır. Cephede tam ortada tabula ansata içinde 10 satırlık bir Yunanca yazıt bulunmaktadır. Yarıya yakın kısmı kırılarak yok edilmiş olan yazıtta şunlar okunur:
“Ben Eudemos kaptanlık yaptığım için bilirim dalgalar arasından bir Pontos’dan öbür Pontos’a (geçen) yolu. Palas (Athena’nın) keşfi. Bitinya’lıların ken(ti Kal(kedo)n bütün halkı ile beraber (benim vatandaşlık sahibi olmamı?) kararlaştırdı. Talihli (vatanım beni layık görüp) makamlar (ile vazifelendirdi). (Likya) ulu(su da aynı şekilde davrandı; ve üye idim) ihtiyarlar meclisinde.
Kader (…………………………………………………………………………………………)
Eğer (bir kimse izin almadan gömerse buraya) bir başkasını (Fiskus’a ceza olarak şu kadar) al(tın Dinar) ödeyecek”
Tabula ansta’nın sağ tarafında da dört satırlık başka bir yazıt bulunmaktadır.
“Son limana girdi demirlerdi gemi, çıkmamak üzere çünkü ne rüzgardan ne de gün ışığından medet var artık; Işık taşıyan şafağı terk ettikten sonra Kaptan Eudemos oraya gömüldü gün misali kısa ömürlü gemisi, kırılmış bir dalga gibi… “
Yorum yapın